Vecizeler

Yalnız Biri iste; başkaları istenmeye değmiyor.
Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor.
Biri talep et; başkaları lâyık değiller.
Biri gör; başkaları her vakit görünmüyorlar, zevâl perdesinde saklanıyorlar. Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir.
Biri söyle; Ona ait olmayan sözler mâlâyâni sayılabilir.”

  1. Söz / 2. Makam

“Eğer istersen hayâlinle Nurşin karyesindeki Seydânın meclisine git bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir, göreceksin ki, akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar ilâ âhir” diyerek daha başka cihette farklarını Lemeat ve Şünuhat’a havale eder.
-Mesnevi nuriye / fihrist

“Eğer bir meselenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır.”
-20. Lema / Birinci Nokta

”Sizdeki gençlik kat’iyyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada
kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getirecek.”
-13. Söz / 2. Makam

”İmam-ı Rabbanî ve Müceddid-i Elf-i Sâni Ahmed-i Farukî (R.A.) demiş: Hakaik-i imaniyeden bir tek mes’elenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler ezvak ve keramata müreccahtır.”

  1. Mektub, 3. Mesele 2. Nokta

”Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihâd-ı İslâmdır.”

  • Divan-ı Harb-i Örfî

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.”

  • Mektubat, Hakikat Çekirdekleri

“Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi?”
Mesnevî-i Nuriye, Habbe

“Nur-u fikir, ziya-yı kalble ışıklanıp mezc olmazsa, zulmettir, zulüm fışkırır.”
Mektubat, Hakikat Çekirdekleri

”Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.”
-2.Lema, 1.Nükte

Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül edip minnet çekme. Onlara temelluk edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir. Herşeyin anahtarı Onun yanında, herşeyin dizgini Onun elindedir. Herşey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.
⁃ Mektubat,20.Mektup

“Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: Fâniyim, fâni olanı istemem.
Âcizim, âciz olanı istemem.
Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim; gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim.
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim.
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.”
Sözler, 17. Söz

İman-ı tahkikînin kuvvetiyle ve marifet-i Sânii netice veren masnuattaki tefekkür-ü imanîden gelen lemeât ile bir nevi huzur kazanıp, Hâlık-ı Rahîmin hazır, nâzır olduğunu düşünüp, Ondan başkasının teveccühünü aramayarak, huzurunda başkalarına bakmak, medet aramak o huzurun edebine muhalif olduğunu düşünmekle o riyâdan kurtulup ihlâsı kazanır.

  1. Lema 4. Düstur

“Tefekküri bir ameliyatla ancak evvelki hali iade edilebilir”
-Sözler, 27. Sözün Zeyli

“Düşmanla beraber sahrâ, bir fincan kadar dar; Ahbapla beraber iğne deliği, bir meydan kadar geniştir.”

  • Lem’alar, 3. Lem’a

Âkıbeti görmeyen, bir dirhem hazır lezzeti ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye akıl ve fikre galebe ettiğinden, ehl-i sefaheti sefahetten kurtarmanın çare-i yegânesi, aynı lezzetinde elemi gösterip hissini mağlûp etmektir.
-15. Şua

” Evet, nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir. Ve
menzilleri dahi kalbin süveydasıdır.”

  • Muhakemat

’’Madem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı. Çalışınız, âhiretiniz dahi
ağlamasın.’’
-Sözler 13.söz 2. Makam

“Zira, medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.”
-Tarihçe-i hayat

“Ölüm insan-ı mumini zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana, huzuru Rahman’a götüren bir musahhar at ve burak suretini alır. Onun içindir ki: Ölümün hakikatini gören kamil insanlar ölümü sevmişler. Daha ölüm gelmeden ölmek istemişler.”
-Sözler, 7.Söz

“Dünya madem fânidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin.”

  • Mektubat, 16. Mektup

Hattâ kulaktaki zar, nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen
mânevî nidaları işitir.
-İşarat-ül İcaz

Bir taş, taşlığıyla beraber kubbeli binalarda ustanın elinden çıkar çıkmaz başını eğer, arkadaşıyla birleşmeğe meyleder ki, sukut tehlikesinden kurtulsunlar. Maalesef insanlar, teavün sırrını idrak edememişler. Hiç olmazsa, taşlar arasındaki yardım vaziyetinden ders alsınlar.
-İşarat-ül İcaz: 39

‘’En bedbaht, en muzdarib, en sıkıntılı; işsiz adamdır. Zira atalet ademin
biraderzadesidir; sa’y, vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır. ‘’
-Mektubat hakikat çekirdekleri

“Arkadaş! Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır.
Bazen o gibi duaların hürmetine, en büyük bir şey en küçük bir şeye musahhar ve muti olur. Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir mâsumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar. Demek dualara cevap veren Zat, bütün mahlûkata hâkimdir. Öyleyse, bütün mahlûkata dahi Hâlıktır.”
-M. Nuriye, Habbe

İbadeti terk eden, mevcudatın ibadetini görmez ve göremez.

  1. Lema

Düşmanla beraber sahrâ, bir fincan kadar dar; Ahbapla beraber iğne deliği, bir meydan kadar geniştir.
-Lemalar, 3. Lema

Evet, tam münevverü’l-kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Belki, harika bir kudret-i Samedâniyeyi lezzetli bir hayretle seyredecek. Fakat, meşhur bir münevverü’l-akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise, gökte bir kuyrukluyıldızı görse, yerde titrer, “Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?” der, evhâma düşer.
—Sözler 3. Söz

Bir derdin dermanı, başka bir derde zehir olabilir. Bir derman haddinden geçse, dert getirir. -Mektubat – Hakikat Çekirdekleri

Birimiz şarkta, birimiz garbda, birimiz cenubda, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak; biz yine birbirimizle beraberiz.
-Şualar – 14. Şua

‘’Eğer dünya ebedî olsaydı, insan içinde ebedî kalsaydı ve firak ebedî olsaydı, elîmâne teessürat ve meyusâne teellümâtın bir manası olurdu.’’

  • Mektubat, 17.Mektup

Deli adama “İyisin, iyisin” denilse iyileşmesi, iyi adama “Fenasın, fenasın” denilse fenalaşması nadir değildir.
-Mektubat, Hakikat Çekirdekleri

Lezaiz çağırdıkça, Sanki yedim demeli. Sanki yedimi düstur yapan; “Sanki yedim” namındaki Bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.
-Mektubat – Hakikat Çekirdekleri

’’Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa. Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız, birkaç sâniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefihidir.’’
-Mektubat – Hakikat Çekirdekleri

Paslanmış bîhemtâ bir elmas, daima mücellâ cama müreccahtır.
-Mektubat, Hakikat çekirdekleri

İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse, “Melektir” der, rahmet okur.
Muhalifinde melek görse, “Libasını değiştirmiş şeytandır” der, lânet eder.
-Mektubat, Hakikat çekirdekleri

’’Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir.’’

  • Sünuhat

“Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilmez.”
-Mektubat-hakikat çekirdekleri

İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.
-Mesnevi-i Nuriye/Onuncu Risale

İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş: “Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler ezvak ve kerâmâta müreccahtır.
-28.Mektup 3.Mesele olan

Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umûr-u hayriyenin çok muzır manileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu manilere ve bu şeytanlara karşı, ihlas kuvvetine dayanmak gerektir. İhlası kıracak esbabdan; yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf
aleyhisselâm
ٌَََََّّّْٓ اِنال’ٮ’ڡ َسلاَّماَرة4ٮِالُّسوِءاِلاَماَرِحَمَر4ٮّ۪ى
demesiyle nefs-i emmareye itimat edilmez. Enaniyet ve nefs-i emmare sizi aldatmasın.
-İhlas Risalesi Lem’alar – 193

İ’lem Eyyühel-Aziz!
Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû’ etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahâza, ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!
-Mesnevi-i Nuriye Habbe – Risale-i Nur

Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.
Eğer o razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.
-Lem’alar / ihlas risalesi –

“İlimle gelen mesâil-i imaniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis, ve hâkezâ, letâif kendine göre birer hisse alır, masseder.”
-26.Mektup

1) Dost istersen Allah yeter 2) Yaren istersen Kur’an yeter 3) Mal istersen Kanaat yeter
4) Düşman istersen Nefis yeter 5) Nasihat istersen Ölüm yeter
Mektubat- 23. Mektup

Risale-i Nur’un bir hususiyeti de şudur ki: Diğer mütekellimîne muhalif olarak, ehl-i dalâletin menfîliklerini zikretmeden, yalnız müsbeti ders vererek, yara yapmaksızın tedavi etmesidir. Bu itibarla, bu zamanda Risale-i Nur, vehim ve vesveseleri mahvediyor; akla gelen sualleri, istifhamları, nefsi ilzam, kalbi ikna ederek cevaplandırıyor.
-Tarihçe-i Hayat /Tahliller

“Aziz kardeşlerim, siz kati biliniz ki, Risale-i Nur ve şakirtlerinin meşgul oldukları vazife, ru-yi zemindeki bütün muazzam mesailden daha büyüktür. Onun için, dünyevi merakaver meselelere bakıp, vazife-i bakiyenizde fütur getirmeyiniz.
Emirdağ Lahikası -1

“Cemaatte vahid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir darbı gibi küçültür.”
Mektubat – Hakikat çekirdekleri

Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düsturu cidden nazara almalısınız:
Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider.
-Barla Lahikası

Marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi, Cennete bile iştiyak geri kalır.
Mesnevi-i Nuriye

Evet saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden sayılan aklın, insanın kafasında yılan vazifesini görmekten başka bir işi kalmaz. Kezalik en latif nimetlerden sayılan şefkat ve muhabbet, ebedî bir ayrılık düşüncesiyle, en büyük elemler sırasına geçerler.
İşârât-ül İ’caz – 19

Fıtrî meyelan, mukavemet-sûzdur. Bir avuç su, kalın bir demir gülle içine atılsa, kışta soğuğa mâruz bırakılsa, meyl-i inbisat demiri parçalar.
-Sunuhat

“Karıncayı emirsiz, arıyı ya’subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette beşeri nebisiz bırakmaz.”
Sözler-Lemeât

Sen istidat cihetiyle bütün hayvânâtın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levâzımâtını tedarikte iktidar cihetiyle bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil, belki hakikî bir insan gibi hakikî bir hayat-ı daime için sa’y etmektir?
21.Söz

İmanî bir fikrin kendimize mal edilmesi ve hayatımıza tatbik edilmesi için, onun aklımızda kalması gerekir. Zübeyir Gündüzalp

Şimdi kat’iyen bildim ki, göze bir saç düşmek gibi az bir nazlanmak, sizin gibilerin mâbeyninde hayat-ı Nuriyemize bir bomba olur.
14.Şuâ

Cinayetkâr hırs kalbi deler, sanemleri içine idhal eder. Allah darılır, maksudunun aksiyle mücazat eder.
Hutbe-i Şamiye

Kur’ân hakikî bir şakirdine Cennet-i ebediyeyi dahi gaye-i maksat yaptırmadığı halde, bu zâil, fâni dünyayı ona gaye-i maksat hiç yapar mı?
17.Lem’a

İhlâs ve rıza-yı İlâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-yı İlâhîdir ve mayası ihlâstır; o küçük değildir, büyüktür.
20.Lem’a

Kuvve-i cazibe vücuda gelmediğinden, fütuhat da verilmedi.
16.lema

Acaba, hem ruhunda, hem vicdanında, hem aklında, hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibetzede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın, cismiyle zâhirî bir surette, aldatıcı bir ziynet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi? Ona mesut denilebilir mi?
17.lema

Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunmak şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam, başkasını sevmez. Eğer zahirî sevse de samimî sevemez, belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever.
Lem’alar – 275

Çoktan beri görmediğim için ben hangisini okursam “En birinci budur” derdim. Ötekine bakardım, “Bu birincidir.” Daha öbürüsüne baktıkça hayret ederek kat’î kanaatım geldi ki; Risaletü’n-Nur’un kitabları birbirine tercih edilmez. Her birinin, kendi makamında riyaseti var.
Kastamonu – 10

Vazifedarlıklarından istifade ederler. Onlar, öyle desiselerle, onları hizmet-i Kur’âniyeden alıkoyuyorlar ki, haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, tâ ki hizmet-i Kur’âniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki, hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin.
29.mektup 6.Risale olan 6. Kısım, 6.Desise

Abdin intizam altına girmesiyle ve nizama ittibâ etmesiyle, hikmetin sırrı tahakkuk eder. Hikmet ise, kâinat sayfalarında parlayan san’at nakışlarıyla tebarüz eder.
İşârâtü’l İ’câz

Çünkü sen, onlardan daha ileri ve ruhuma daha yakın olduğundan herkesin hediyesi reddedilse seninki bir defaya mahsus olmak üzere reddedilmez.
Mektubat

Mabeyninizde samimî tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı mânevinin fikrini, o meşveretle bildirir.
Kastamonu Lahikası.

Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan; gel, tevekkül kıl. Tevekkül ile, belâ yüzünde gül; tâ o da gülsün. O, güldükçe küçülür; eder tebeddül.
17.söz

“ALLAH birdir.
Başka şeylere müracaat edip yorulma,
onlara tezellül edip minnet çekme,
onlara temelluk edip boyun eğme,
onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme. Çünki Sultan-ı Kâinat birdir,
herşey’in anahtarı onun yanında, her şey’in dizgini onun elindedir; herşey onun emriyle halledilir.
Onu bulsan, her matlubunu buldun;
hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.”
20.Mektup

Şuurî olmaksızın, senin lehine ve aleyhine çok fiiller cereyan etmektedir. O fiiller şuurî oldukları halde, şuurun taallûk etmediğinden sâbit olur ki, o fiillerin fâili bir Sâni-i Zîşuurdur. Ne sen fâilsin ve ne senin esbabın…
Mesnevi-i Nuriye/ katre

Hiç mümkün müdür ki, bir saltanat, bahusus böyle muhteşem bir saltanat, hüsn-ü hizmet eden muti’lere mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı bulunmasın? Burada yok hükmündedir. Demek, başka yerde bir mahkeme-i kübrâ vardır.
10.Söz

Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi?
Mesnevi-i Nuriye / Habbe

Bu zamanda i’lâ-yı kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıf; medeniyet-i hakikiyeye girmekle i’lâ-yı kelimetullah edilebilir.
Tarihçei hayat

“Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: “Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim, gayrı istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcûdâtı umumen isterim.”
17.Söz

Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
17.Söz

Eminlik ve ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz—bast hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.
Kastamonu Lahikası – 3.

Nasıl ki, beyaz, güzel güneşin ziyasından bazı maddeler siyahlık ve taaffün alır. O siyahlık, onun istidadına aittir.
26.Söz

Hattâ, hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider; orada da hâcet vardır. Belki, her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan ihtiyaçta vardır; elde bulunmayan ise hadsizdir.-17.söz

Abdin intizam altına girmesiyle ve nizama ittibâ etmesiyle, hikmetin sırrı tahakkuk eder.-işaretül icaz – 195

Dua eden adam anlar ki, Birisi var, onun hâtırât-ı kalbini işitir, herşeye eli yetişir, herbir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder. 23.Söz

İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar. Tarihçe-i Hayat 105

Ey nefsim! Deme, “Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur.” Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekàya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür’at peydâ ediyor.
Hem deme, “Ben de herkes gibiyim.” Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. Sözler

Demek, ey nefsim, hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksat yapsan ve ona daim çalışsan, en ednâ bir serçe kuşunun bir neferi hükmünde olursun. Eğer hayat-ı uhreviyeyi gaye-i maksat yapsan ve şu hayatı dahi ona vesile ve mezraa etsen ve ona göre çalışsan, o vakit hayvanâtın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenâb-ı Hakkın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun. İşte sana iki yol istediğini intihâp edebilirsin. Hidayet ve tevfiki Erhamü’r-Râhimînden iste. 5.Söz

Bir şerr-i cüz’i için hayrı kesiri terk etmek şerr-i kesir olur. Sözler – 26.Söz

Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir döker. Münâzarât

Şimdi ne kadar kalb ikaz edilirse, vicdan tahrik edilse, ruha ihsas verilse, lezzet ziyade olur. Sözler.

“Nur-u marifet onların kalblerinin kapılarına geldiği zaman kalblerini açıp kabul etmediklerinden, Allah da gadaba gelerek kalblerini hatmetti. “ İşaretül İcaz

Dinî cemaatler maksadda ittihad etmelidirler. Mesalikte ve meşreblerde ittihad mümkün olmadığı gibi, câiz de değildir. Zira taklid yolunu açar ve “Neme lâzım, başkası düşünsün.” sözünü de söylettirir. Hutbe-i Şamiye

Ölümün hakikatini gören kâmil insanlar, ölümü sevmişler, daha ölüm gelmeden ölmek istemişler.
Sözler – 17.Söz

Hem madem bir zalim ve vicdansız bir adam, birini yere atıp ayağıyla onun başını kati ezecek bir surette davransa, o yerdeki adam eğer o vahşi zalimin ayağını öpse, o zillet vasıtasıyla kalbi başından evvel ezilir, ruhu cesedinden evvel ölür. Hem başı gider, hem izzet ve haysiyetini kaybeder. Hem o vicdansız canavar zalime karşı zaaf göstermekle kendini ezdirmeye teşci eder. Eğer ayağı altındaki mazlum adam, o zalimin yüzüne tükürse; kalbini ve ruhunu kurtarır. Cesedi bir şehid-i mazlum olur. Evet, tükürün zalimlerin hayasız yüzlerine. 29.Mektup / 416

Napolyonun dediği gibi “Bana tevili kabil olmayan bir cümle getiriniz sizi onunla idam edeyim.”
Beşerin ağzından çıkan hangi cümle vardır ki tevillerle bir cürüm ve suç teşkil etmesin. 14.Şua / 497

Canavar bir hayvana karşı kendini zayıf göstermek onu hücuma teşci ettiği gibi; canavar vicdanı taşıyanlara karşı dahi dalkavukluk etmekle zaaf göstermek, onları tecavüze sevk eder. 28.Mektup – 361

Hem, ihtiyatla hareket etsinler ve telâş etmesinler.
Hem, herkese bu meselede bahis açmasınlar; çünkü safdil kardeşlerimiz ve ihtiyâta daha alışmayan yeni kardeşlerimizin sözlerinden mânâ çıkaran câsuslar bulunur; habbeyi kubbe yapar, ihbar edebilir. 14.Şua – 491

His ve heves ise kördür, akıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder. 13.Söz – 148

Bazan izhar çok defa ihvadan daha ziyade efdaldir. 13.Şua – 304

Ömür sermayesi pek azdır, lüzumlu işler pek çoktur. 11.Şua – 202

Madem her yer misafirhanedir; eğer Misafirhane Sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse, her yer kalbe bârdır ve herkes düşmandır.
16.Mektup – 73

Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider. 2.Lema – 9

Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen fa’al ve kudretli bir Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş olamazlar. 7.Şua – 109

En büyük hileyi hilesizlikte bulan. Mektubat – 15.Mektub

Bir delilden neşet etmeyen bir ihtimalin hiç bir ehemmiyeti yoktur. 23.Söz – 278

Hem onun mülküdür, hem o vermiştir. Öyle ise minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fena et, feda et; ta beka bulsun.
17.Söz – 213

Senin elin kırık ise, kesilmiş ellere bak. 25.Lema – 215

Evet izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; tevhid ve celal ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden Mesnevi-i Nuriye – 11

Zira hakkın hatırı âlîdir. Hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir. Hizmet Rehberi – 19

Risale-i Nur’un dairesi çok geniştir. Şâkirdleri pek çoktur. Hârice kaçanları aramaz, ehemmiyet vermez; belki daha içine almaz. Her insanda bir kalb var. Bir kalb ise hem dairede, hem hâriçte olamaz.
Hakikat Nurları – 143

Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma! Dünyayı yutan büyük letaiflerini onda batırma. Lem’alar – 136

Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun!
Sözler – 271

Bir meclis-i ihvana güzel bir karı girdikçe; riya, rekabet, hased damarı intibah eder.
Mektubat – 477

Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse; hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şerr ve tahrib hesabına geçer.
Lem’alar – 170

“Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenab-ı Hakk’ın vazifesidir.”
Emirdağ Lâhikası 2 – 241

Havf iki, üç, dört ihtimalden bir olsa.. hattâ beş- altı ihtimalden bir olsa, ihtiyatkârane bir havf meşru olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı azaba çevirir.”
Mektubat – 415

Hem ihlas ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine tarafdar olmaktır. Yoksa, “Benden ders alıp sevab kazandırsınlar” düşüncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir.
Lem’alar – 152

İntizam ile iş görmek, ilim ile olur. Mektubat – 242

Çok âdi perdeler içinde mühim işaretler verilir, ehli anlar. Barla Lâhikası – 313

Ehl-i iman ne kadar âmi ve cahil de olsa, aklı derketmediği halde, kalbi öyle hodfüruş adamları görse; soğuk görür, manen nefret eder.
Mektubat – 414

Büyük işlerde yalnız kusurları gören, cerbezelik ile aldanır veya aldatır. Münâzarât – 34

İşte şu cerbezenin tavr-ı acibi; zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder.
Münâzarât – 35

Kendi kendine olmuş, istemediğim bir şöhret-i kâzibem vardı; onunla avama nasihatı tesir ettiriyordum, maalmemnuniye mahvettiniz.
Tarihçe-i Hayat – 73

Pencerelerden seyret, içlerine girme. Mektubat – 225

Ben Risale-i Nur’a ehemmiyetli hizmet eden kardeşlerimin tarz-ı hayatlarına dikkat ettim, gördüm ki; aynı benim güzeran-ı hayatım gibi, Risale-i Nur gibi bir neticeye göre techiz edilip sevkedilmiş.
Emirdağ Lâhikası 1 – 54

Biz Risale-i Nur şakirdleri dünyaya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyaya yalnız Risale-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz.
Emirdağ Lâhikası 1 – 34

Bu zaman, şahs-ı manevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâki hakikatlar, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez! Sikke-i Tasdiki Gaybî – 10

Ata et, arslana ot atmayınız.” Yani her risaleyi herkese vermeyiniz; tâ, bize taarruz edilmesin.
Lem’alar – 265

Haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dava etmek, hakka bir nevi haksızlıktır.
Tarihçe-i Hayat – 179

Hem deme ki: “Halk içinde ben intihab edildim. Bu meyveler benim ile gösteriliyor. Demek bir meziyetim var.” Hâyır, hâşâ! Belki herkesten evvel sana verildi; çünki herkesten ziyade sen müflis ve muhtaç ve müteellim olduğundan en evvel senin eline verildi.
Sözler – 231

San’atlı bir eser, san’atkârı îcab eder. Sözler – 677

Hattâ benim arkadaşlarımdan bazıları, yüz hakikat dersini kalben tasdik ile beraber benden işittiği ve bana karşı da fazla hüsn-ü zannı ve irtibatı varken, kalbsiz ve bozuk bir adamın ehemmiyetsiz ve riyakârane iltifatına kapıldı, onun lehinde benim aleyhimde bir vaziyete geldi. FESÜBHANALLAH dedim, insanda bu derece sukut olabilir mi?
Lem’alar – 7

Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz, Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. Tarihçe-i Hayat – 16

Fâni mevcudatın visali madem fânidir, ne kadar uzun da olsa yine kısa hükmündedir. Senesi, bir sâniye gibi geçer; hasretli bir hayal ve esefli bir rü’ya olur.
Lem’alar – 17

Hakikat-ı ihlas ile, herşeyin fevkinde hakaik-i imaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görüyorum.
Emirdağ Lâhikası 1 – 75

Hazret-i Yusuf, Mısır azizliği gibi bir saadete, ancak kardeşleri tarafından atıldığı kuyu ve Zeliha’nın iftirası üzerine konulduğu hapis yoluyla nâil olmuştur.
Şualar – 754

Dakik mesail-i imaniyeyi, mizansız mücadele suretinde cemaat içinde bahsetmek caiz değildir. Mizansız mücadele olduğundan, tiryak iken zehir olur.
Mektubat – 45

Ben bir maksadımı hedef ederek yoluma koşup gidiyorum. İhtiyarsız, yolumda koşarken büyük bir adama çarpıp, o adam yere düşse… Desem: “Efendim, affet! Ben maksadıma gidiyordum, bilmeyerek çarpıldım.” Elbette affeder ve gücenmez.
Tarihçe-i Hayat – 253

Bu dünya menzilinde görünen leziz şeyler, lezzet ve zevk için değildir. Çünki visallerinin lezzeti, firaklarının elemine mukabil gelmez.
Mesnevi-i Nuriye – 43

“Fena şeylerle meşguliyet fena tesir eder. Fena iz bırakır.” Hususan böyle bir asırda “Bâtılı iyice tasvir etmek, safî zihinleri idlâldir.” Evet menfîlikleri öğrenerek mücadele edeceğim gibi sâf bir niyetle başlayıp, menfî şeylerle meşgul ola ola dinî bağları ve dinî salabet ve sadakatı eski haline nazaran gevşemiş olanlar olmuştur.
Tarihçe-i Hayat – 691

Âdil kadere de derim ki: Ben senin bu şefkatli tokatlarına müstehak idim. Yoksa herkes gibi gayet meşru ve zararsız olan bir yol tutarak şahsımı düşünseydim, maddî manevî füyuzat hislerimi feda etmeseydim, iman hizmetinde bu büyük ve manevî kuvveti kaybedecektim. Ben maddî ve manevî her şeyimi feda ettim, her musibete katlandım, her işkenceye sabrettim. Bu sayede hakikat-ı imaniye her tarafa yayıldı.
Tarihçe-i Hayat – 687

“Rahat, zahmette; zahmet, rahattadır.” Lem’alar – 125

Niyet bir cihetle fıtrî ahvalin ölümüdür. Mesnevi-i Nuriye – 201

Bir fennin veya bir san’atın medar-ı münakaşa olmuş bir mes’elesinde, o fennin ve o san’atın haricindeki adamlar ne kadar büyük ve âlim ve san’atkâr da olsalar, sözleri onda geçmez, hükümleri hüccet olmaz.
Şualar – 101

Evet, size meşakkatta büyük rahat var. Zira fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı, yalnız sa’y ve cidaldedir.
İhlas Risaleleri – 54

Ateş bazan sudan ziyade temizlik yapar. Sikke-i Tasdiki Gaybî – 161

“Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azab çekmektir.”
Sözler – 634

Çünki hasların hayatı, Risale-i Nur’a aittir… Emirdağ Lâhikası 1 – 80

Âhirete iman ettiği halde, zaruret var diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı âhirete tercih ediyor.
Emirdağ Lâhikası 2 – 242

Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme. Mesnevi-i Nuriye – 129

Demek vücuden en âhir, manen de en evveldir. Sözler – 580

Cadde-i Kübra-yı Kur’aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var. Lem’alar – 162

Mün’imi düşünmek lezzeti, nimeti düşünmekten daha lezizdir. Mesnevi-i Nuriye – 70

Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi. Mektubat – 302

Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır. Tarihçe-i Hayat – 79

İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu manayı zedeler. İhlas kırılır.
Emirdağ Lâhikası 2 – 36

Nur şakirdleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünki iman, mâl-i umumîdir. Her taifede muhtaçları ve sahibleri vardır. Tarafgirlik giremez. Emirdağ Lâhikası 1 – 180

Nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a’mal-i sâlihayı yer bitirir. Mektubat – 277

Her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi cebanetin dahi menbaı, dalalettir. Sözler – 19

Sizler baktınız. Günahlardan başka ne kazandınız? Ben bakmadım, ne kaybettim?
Kastamonu Lâhikası – 208

Niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir. Ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalbeder.
Mesnevi-i Nuriye – 51

Sen ne dersen de.. ben derim ki: Bu dostlarım içinde çok münafıklar var. Şualar – 477

Dört şey için dünyayı kesben değil, kalben terketmek lâzımdır Mesnevi-i Nuriye – 125

Bir derman, haddinden geçse, dert getirir. Mektubat – 474

Tefekkür, gafleti izale eder. Mesnevi-i Nuriye – 146

Atmaca kuşu serçelere tasliti, zahiren rahmete uygun gelmez. Halbuki serçe kuşunun istidadı, o taslit ile inkişaf eder.
Sözler – 232

Hususan dua külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki daimîdir.
Mektubat – 300

Hâl-i âlemin salahını temenni ediyorum, dua ediyorum ve ehl-i dünyanın ıslahını arzu ediyorum; fakat irade edemiyorum, çünki elimden gelmiyor. Mektubat – 69

Evet marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi Cennet’e bile iştiyak geri kalır. Mesnevi-i Nuriye – 104

Sual: Şirk bu kadar zahmetli olduğu halde ne için kâfirler kabul ediyorlar?
Cevab: Kasden ve bizzât kimse küfrü kabul etmez. Yalnız şirk heva-i nefislerine yapışır. Onlar da içine düşer; mülevves, pis olurlar. Ondan çıkması müşkilleşir. İman ise, kasden ve bizzât takib ve kabul edilmekle kalbin içine bırakılır.
Mesnevi-i Nuriye – 78

Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.
Mektubat – 473

Demek biz müflis olduğumuz halde, gayet zengin bir mücevherat dükkânının dellâlı ve bir hizmetçisi olmuşuz.
Şualar – 684

İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî diyor ki: “Bir küçük mes’ele-i imaniyenin inkişafı, benim nazarımda yüzler ezvak ve kerametlere müreccahtır.
Lem’alar – 340

Üstad, bu yüksek iktisadcılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilakis fikir, zihin, istidad, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesi ile ölçen bir dâhîdir.
Tarihçe-i Hayat – 14

Hileli adam kendini sevdirir, kendini çekmez; iğfal ve aldatmaya daima çalışır.
Şualar – 469

Sıkıntıdan gelen bir gafletle, Risale-i Nur’un teselli verici ve meded edici envârına bakmayarak, doğrudan doğruya kalbime baktım ve ruhumu aradım.
Şualar – 6

“Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber.” Lem’alar – 253

En ziyade insanı tahrik eden meraktır. Sözler – 238

Merak musibeti ikileştirir, maddî musibeti kalbde de yerleştirmek için bir kök olur
Şualar – 323

Bir ehemmiyetli ihsan-ı İlahî; ihsanını, enaniyetini bırakmayana ihsas etmemektir.. tâ ucb ve gurura girmesin.
Şualar – 31

Bu şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm hakikatının elbette hayattan ziyade bir istediği var. Şualar – 369

Vahdette, ferdiyette bir karınca bir Firavun’u, bir sinek bir Nemrut’u, bir mikrop bir cebbarı o intisap kuvvetiyle mağlup edebildiği gibi
Lemalar – 30.Lema

Evet, bir gözsüz akrep ve ayaksız bir yılan gibi haşerata mağlup olan insana, bir küçük kurttan ipeği giydiren ve zehirli bir böcekten balı yediren; onun iktidarı değil, belki onun zaafının semeresi olan teshir-i Rabbanî ve ikram-ı Rahmanîdir.
Sözler

Nefis cümleden edna, vazide cümleden ala 14. Şua – 452

Bir şey bütün bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz. 19. Lema – 340

Cahil dost, düşman kadar zarar verebilir. Muhakemat – 5

Tertib-i mukaddematta “tefviz” tembelliktir. Mektubat – 477

İmam-ı Gazali’nin meşhur bir sözü hatıra geldi: “Bazan izhar, çok defa ihfadan daha ziyade efdaldir 13.Şua – 30

Bu dünya darü’l hizmettir; külfet ve meşakkat ile ücret ölçülür, darü’l mükafat değil Hakikat Nurları – 151

Zeval-i elem lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet dahi elemdir 10.Söz – 51

Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir.
21.Lem’a/Lem’alar

Buz parçası olan enâniyetlerini şahs-ı mânevîde ve havz-ı müşterekte erittiklerinden, 13. Şuâ/Şuâlar

‘Men talebe ve cedde, vecede’ 21. Lem’a/Lem’alar

Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmalî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde kesret fikrini dağıtır, evham seni havalandırır. Enaniyetin kalınlaşır, gafletin kuvvet bulur, tabiata kalbeder. İşte dalalete îsal eden kesret yolu budur.
Mesnevi-i Nuriye -146

Haklı olsa haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.
Şualar – 328

Sizin kuvvetli tesanüdünüzü gören kanaat eder ki, bir hakikat var, hiçbir şeye feda edilmez.
13.Şua – 320

Hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Mesnevi-i Nuriye – 130

İnsan sevdiği zata, eğer benzemek kabilse, fıtraten benzemek ister. 11.Lema – 58

Özlü Sözler

Previous article

Özlü Sözler
Risale Dersleri

Next article

Mesnevi Nuriye Lemalar