11.Şua Meyve Risalesi 4.mesele
Birazda Siyaset Anlat Dediler – Mütedahil Daireler
Kuvve-i Maneviye: insanın ayakta durmasını sağlayan güç
İnsan bedeni ruh ile ayaktadır,
Ruh ise kuvve-i maneviye(Manevi güç) ile ayaktadır.
Ceset>Ruh>Kuvve-i Maneviye
Ruh çökerse cesedin gücü gider.
Bir davaya kitlenirsek o davanın gücü bizim manevi gücümüzü artırır.
Üstad 2.dünya savaşını merak etmemiş, ilgilenmemiş. Öğrencileri;
- Üstadım bu kadar önemli bir meseleden daha önemli birşey mi var ?
- Bizim bununla ilgilenmemiz yanlış mı?
diye sorduklarında Üstad insanın en büyük meselesi cehennemden kurtulmak diyor.
Nasıl ki bir kaptan gemi karaya vurdursa ve ben birşey yapmadım dese suçlu olur, bizler de imanın gereğini yapmayıp ben birşey yapmadım diye kurtulmamız mümkün olmaz.
Ömür sermayesi pek kısadır; şu an içinde bulunduğum an ile ahireti kazanacaksın, Allah ın rızası için feda edeceğimiz tek şey şu andır.
İnsan kendinden, tüm insanlığa kadar değişik daireler içinde bulunur.
Daire küçüldükçe önem ve iş artar, genişledikçe sorumluluk ve önem azalır.
Dış daireler çok cazibeli ve insanın dikkatini çekiyor.
Her insanın kalp ve mide olan en dar dairesini kurtarmak için elimizde tek bir sermayemiz var, iyi kullanmamız gerekir.
Ezel ve ebed arasında tek bir hakkımız var.
İnsanlar bir haramı başka bir haramla savunmaya çalışıyor.
Bizzat ben ve Allah a olan mesuliyetim en büyük sorumluluğumdur.
Üstad din ile siyasetin bir arada olmasından kaçınmıştır.
İslama hizmet edenlere taraftar olmak uygundur ama tarafkir olmak, yani tek doğru benimkisidir demek uygun olmaz
Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp, lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder.
Kainatın yaradılış sebebi olan kulluğa vaktim yok demek ne kadar abestir. Oysaki zaruri olmayan herşeye vakit bulabiliyoruz, bunlar delilik ibaresidir.
Sana sofralar dizmiş bir Sultanın sarayında nasıl aç kalırım endişesi taşıman abestir, aynı şekilde sana kainatı sunan Allah karşısında rızık endişesine, dünya endişesine girmek o kadar cahilcedir.
Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden, bir tarafa kalben taraftar olur
Takip edersen taraftar olur, zulumlere şerik olursun diyor Üstad.
Zülme taraftarlık zalimlik hükmüne geçer
Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
(Bakara 3)
Dünyada kaybedersek kazanmanın bir telafisi olabilir, ama sonsuzu kaybedersek telafisi olamaz.
Bizi secdeye götüremeyen iman seni cennete nasıl götürecek?
İman: kulluktan ve haramlardan kaçınmak ölçüsünde belli olur.
Yoksa büyük günahları serbest işleyip istiğfar etmemek ve aldırmamak, o imandan hissesi olmadığına delildir
Maddiyyun hastalığı bulaşıcıdır.
İmansız ölmenin herhangi tesellisi ve telefisi olamaz.
40 kişiden bu davayı, yalnız bir kişi kazanacak diyor Üstad.
Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
Nasıl teselli olacaksın?
Ya dünyanın hakkını da verdi!
Ama dünyada kalan herkes bu adamı çok güzel yad ediyor. Öldükten sonra ne kadar hızlı unutulacağını bir bilseydin, Allah’ın rızasını kazanmaktan başka kimsenin rızasını
umursamazdın.
Kendi çiçeklerini sulamaya öyle dal ki başka bahçelere bakma.
Davamızda dalgıç, umuma karşı dalgın olursak kazanabiliriz.