22.Mektup 2.Mephas
اِنَّ اللهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِين: “Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” Zâriyat Sûresi, 51:58.
وَكَاَيِّنْ مِنْ دَاۤبَّةٍ لاَ تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir. O herşeyi hakkıyla işitir, herşeyi hakkıyla bilir.” Ankebut Sûresi, 29:60.
- Rızık diyince aklımıza sadeceye yemek yemek geliyor ancak
- Yemek rızık olduğu gibi
- Muhabbet ayrı bir rızık,
- Peygamberimiz (SAV) ben Ayşe’ nin sevgisiyle rızıklandırıldım diyor, demek sevgi de rızık
- Okuduğun rızık
- Ruhumuzun rızıkları da var
- O herşeyi işitir, herşeyi hakkıyla bilir. Allah samimi isteyince hiç ummadığın yerden öyle bir denk getiriyor ki, Allah kalbimizi bilmese bu nasıl olabilir?
- Kalbimizi hırs ile bozuyoruz
- Hırsla isteyen saldıran, yarışta mesela. O pek güzel durmuyor, hırs karışınca samimiyet bozuluyor
EY EHL-İ İMAN!
- İman ehliysek bize hitap ediyor
Sabıkan, adâvet ne kadar zararlı olduğunu anladın. Hem anla ki, adâvet kadar hayat-ı İslâmiyeye en müthiş bir maraz-ı muzır dahi, hırstır. Hırs, sebeb-i haybettir (kaybetme sebebi) ve illet ve zillettir; ve mahrumiyet ve sefaleti getirir.
- Hırslı zengin adam var mı, -Var, peki Üstad neden böyle söylüyor?
- Çünkü o kişi zengin olsa bile hiç bir zaman tatmin olmayacak, en güzeline binse bile.
- Mal varlığı çok fazla ama mutlu olamıyor, hel min mezit (daha yok mu) der sürekli,
- Hırs bu açıdan sefalete düşürür.
- Daha yok mu duygusu bize neden verilmiştir?
- Allah ın ahirette bana vereceklerini hissedip, daha fazla Allah için koşturmamız için verilmiştir.
- Allah ın bana verdiği techizatları amacına uygun kullanmazsak ihanet etmiş oluruz.
Evet, her milletten ziyade hırsla dünyaya saldıran Yahudi milletinin zillet ve sefaleti, bu hükme bir şahid-i kàtı’dır.
Evet, hırs, zîhayat (canlılar, hayvanlar da dahildir) âleminde en geniş bir daireden tut, tâ en cüz’î bir ferde kadar sû-i tesirini gösterir. Tevekkülvâri taleb-i rızık ise, bilâkis medar-ı rahattır ve her yerde hüsn-ü tesirini gösterir.
- Anne nasıl çocuğu sahiplenir, onun her ihtiyacını ondan önce düşünür,
- Sahibimiz Allah desek ona teslim olsak, beni düşünür desek tevekkül etsek rızkımızı gönderecek.
- Tevekkülvari olsam hem yorulmayacağım hem de daha güzel olacak, ama hırsla hemen olsun düşüncesi bizi rahat ettirmez.
- Hemen ver diyerek kimi tenkit ediyorsun, sabret Allah verecek, tevekkülden teslimiyette uzaklaşma
- Hayır şimdi vereceksin,
- Allah biraz bekle sana ahirette güzelini vereceğim diyor, işte bu iman meselesi
- Allah en münasip zamanda verecek, sen Allah a güveniyor musun güven miyor musun?
- Allah ı tanımamız az olduğu için, güvenmiyoruz, sabretmiyoruz.
- Hırs, İllet, zillet ve sebebi hasarettir
33.söz 1.pencerede “en münasip vakitte rızık verir”, bahsi geçiyor.
İşte, bir nevi zîhayat ve rızka muhtaç olan meyvedar ağaçlar ve nebatlar, tevekkülvâri, kanaatkârâne yerlerinde durup hırs göstermediklerinden, rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvanlardan pek fazla evlât besliyorlar.
- Domates sana su ver diye bağırıyor mu? Hayır yerinde duruyor, benim sahibim Allah, o beni besler diyor, yerinde bekliyor.
- Allah en münasip, en muhtaç olduğum zamanda ilacımı, suyumu, güneşimi verecek diyor, tevekkül ediyor ve rızık ayağına gidiyor.
- Sebat ettikleri için büyüyor ağaçlar, tevekkül edip yerlerinde bekliyorlar.
- Hayvânat ise, hırsla rızıkları peşinde koştukları için, pek çok zahmet ve noksaniyetle rızıklarını elde edebiliyorlar.
- Hırsla isteyen hayvanlar bir deri bir kemik kalıyor
- Tilki, çakal, kurt hırsla istiyor, bazen bir sürüye dalıyor talan ediyor, ama gene aç kalıyor. Ama bir tane alsa yese doyacak aslında.
- Ruhu doymuyor, hastalanmış.
- Biz de o kadar yemeğin arasında hırsla istiyoruz, ruhumuz aç kalıyor
Hem hayvânat dairesi içinde zaaf ve acz lisan-ı haliyle tevekkül eden yavruların meşru ve mükemmel ve lâtif rızıkları hazine-i rahmetten verilmesi; ve hırsla rızıklarına saldıran canavarların gayr-ı meşru ve pek çok zahmetle kazandıkları nâhoş rızıkları gösteriyor ki, hırs sebeb-i mahrumiyettir; tevekkül ve kanaat ise vesile-i rahmettir.
- Bütün canlılar için geçerli, ağaç, canlı, hayvan
- Tevekkül eden, Rahmet hazinesinden verilmesini bekleyen, besleniyor, kimse aç kalmıyor.
- Rahat huzurlu olmamız ona güvenmemize bağlı
- Herkes doyuyor ama kim mutlu? -tevekkül eden, sahibim beni düşünür diyen.
- Bazen kasada para yok, personel maaşını vereceksin, kara kara düşünürken, Allah bir müşteri gönderiyor, tüm ihtiyacı karşılıyor. Biraz tevekkül edip sabretmek lazım.
- Senin durumunu Allah zaten biliyor, sen benim sahibimsin, ne zaman istersen göndereceksin. Vardır bildiğin diyeceksin.
Hem daire-i insaniye içinde her milletten ziyade hırsla dünyaya yapışan ve aşk ile hayat-ı dünyeviyeye bağlanan Yahudi milleti, pek çok zahmetle kazandığı, kendine faidesi az, yalnız hazinedarlık ettiği gayr-ı meşru bir servet-i ribâ ile bütün milletlerden yedikleri sille-i zillet ve sefalet, katl ve ihanet gösteriyor ki, hırs maden-i zillet ve hasârettir.
- Çok zenginler, kimse birşey yapamıyor bu adamlara, milyon milyar insan onlara birşey yapamıyor. Ama kimse de sevmiyor onları.
- Yanında dostun olmadıktan sonra bir anlamı yok
- Malın varlığının, çokluğunun önemi yok. Herkes düşman olsa, dostun olmasın, sevmesin kimse, ister misin.? İşte hırs bu.
- Yol bile tek başına gidilmiyor, birlikte olmanın lezzeti bambaşka.
- Hırs, bana sadece bana dedikçe etrafında kimse kalmaz.
- O kadar çalışıyorsun ama çevrendekiler senin ölmeni bekliyor, ölse de mirası alsak diyorlar.
- Hırsla istersen mal da mutluluk da sana yar olmaz, çevrendekilerin sana bakışını da kötü yönde değiştirir.
- Futbol maçı için herkesi üzen, tv yi kıran adam hoş durmuyor, güzel gözükmüyor.
Hem harîs bir insan her vakit hasârete düştüğüne dair o kadar vakıalar var ki, اَلْحَرِيصُ خَاۤئِبٌ خَاسِرٌ1 (Hırsa hasaret ve muvakkakiyesizliğin sebebidir) darb-ı mesel hükmüne geçmiş, umumun nazarında bir hakikat-i âmme olarak kabul edilmiştir. Madem öyledir. Eğer malı çok seversen, hırsla değil, belki kanaatle malı talep et, tâ çok gelsin.
- Kanaat ettiğinde, elindeki mal sana daha çok gibi gelecek, fazla gözükecek.
- Cebindeki çok para kanaat etmeyip daha çok istedikçe sana az gelecek.
500 altını olan adam zekat vermek ister, 500 altın daha ister misin sorusuna evet diyince, O zaman sen fakirsin, zenginleyince verisin diyor.
Misal; 2 dilenciye zarflar verdin, birinden 5 birinden 100 lira çıktı. 5 lira çıkan şikayet edebilir mi, buna hakkı var mı? – Hayır, içimden gelmiş vermişim, kimse hesap soramaz. Sen ne verdin ki neyin hesabımı soruyorsun?
- Aynı bu örnek gibi Allah da bize sayısız nimeti karşılıksız vermiş, fazlasını istemeye ne hakkımız var.
- Dükkana bir müşteri gelse, yemek ısmarla dese, emri vaki yapsa hoşlanmazsın; üstüne tatlı da istese, bir de paket yap eve de götüreyim dese hiç hoşumuza gitmeyeceği gibi , gibi istersek hoş durmuyor
Ehl-i kanaat ile ehl-i hırs, iki şahsa benzer ki, büyük bir zâtın divanhanesine giriyorlar. Birisi kalbinden der: “Beni yalnız kabul etsin; dışarıdaki soğuktan kurtulsam bana kâfidir. En aşağıdaki iskemleyi de bana verseler, lütuftur.”
İkinci adam, güya bir hakkı varmış gibi ve herkes ona hürmet etmeye mecburmuş gibi, mağrurâne der ki: “Bana en yukarı iskemleyi vermeli.”
- Biri ısınayım yeter derken, biri beni sobanın yanına alacaksın diyor. Hiç hoş durmuyor. Zaten ev sahibi de onu bu tavrından dolayı daha iyi değil daha kötü bir yere oturtuyor.
O hırsla girer, gözünü yukarı mevkilere diker, onlara gitmek ister. Fakat divanhane sahibi onu geri döndürüp aşağı oturtur. Ona teşekkür lâzımken, teşekküre bedel kalbinden kızıyor. Teşekkür değil, bilâkis hane sahibini tenkit ediyor. Hane sahibi de ondan istiskal ediyor.
Birinci adam mütevaziâne giriyor, en aşağıdaki iskemleye oturmak istiyor. Onun o kanaati, divanhane sahibinin hoşuna gidiyor. “Daha yukarı iskemleye buyurun” der. O da gittikçe teşekkürâtını ziyadeleştirir; memnuniyeti tezayüd eder.
- Aynı meselede bir örnek daha vermek istersek, diyelim ki işyerinize bir müşteri geldi, birşey istemedi, oturdu, ona çay, yemek ısmarlarsın. Ama bana yemek söyle, klimayı aç şeklinde emrivaki yapan bir müşteri tavrından hoşlanmazsın
- “Allah ım sahibim sensin ihtiyaçlarımı benden daha iyi biliyorsun” demek lazım.
- Hırs girdiğinde daha çok ver, bu nedir böyle der.
İşte, dünya bir divanhane-i Rahmân’dır. Zemin yüzü bir sofra-i rahmettir. Derecât-ı erzak ve merâtib-i nimet dahi iskemleler hükmündedir. Hem, en cüz’î işlerde de herkes hırsın sû-i tesirini hissedebilir. Meselâ, iki dilenci birşey istedikleri vakit, hırsla ilhah eden dilenciden istiskal edip vermemek, diğer sakin dilenciye merhamet edip vermek, herkes kalbinde hisseder.
- Işıklarda su satan çocuklar, hırsla isterse hoşlanmıyorsun, rahatsız oluyorsun.
- Siliyim mi abi sorusuna, istemiyorum dediğinizde tamam diyip gidene daha sıcak oluyorsun.
- Allah ım sahibim sensin, ne verirsen kabul
- Dünyaya gönderiliş amacımız Allah ı memnun etmek.
- Bu duygu örnekleri nasıl hoşumuza gitmiyorsa, aynı şekilde Allah da bizim bu şekilde hareketimizi hoş bulmaz.
- Huzuru içimize veren kim? Bu his Allah tan geliyor.
- Allah ın gönderdiği peşin hisler, bizi yönlendirmek amacını taşımaktadır.
- Allahı hoşnut etmek bizim hayatımızın gayesi olmalı. Oyunun kuruluş amacı bu.
- Hisleri feda etmek gerekiyor, zor ama unutma ki, cennet ucuz değil.
- Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir’ e gelerek ya Ebu Bekir sen nasıl bir dua ettin ki, Rabbim sana öyle bir köşk vaad etti ki penceresinden Cemalulah gözükecek.
- Fena et, feda et, ta beka bulsun
- Milletimin imanını selamet içinde görürsem Cehenemin alevlerinde yanmaya razıyım diyor Üstad.
- Feda etmek,
- Sabah erken kalkıp sohbete gelmek
- Burada kahvaltı hazırlamak
- Hoşumuza gidiyorsa buradan anlamalıyız ki bu Allah ın da hoşuna gidiyor
- Allah rızasını kullarının arasına saklamıştır.
Hem meselâ, gecede uykun kaçmış; sen yatmak istesen, lâkayt kalsan, uykun gelebilir. Eğer hırsla uyku istesen, “Aman yatayım, aman yatayım” dersen, bütün bütün uykunu kaçırırsın.
Hem meselâ, mühim bir netice için birisini hırsla beklersin. “Aman gelmedi, aman gelmedi” deyip, en nihayet hırs senin sabrını tüketip, kalkar gidersin. Bir dakika sonra o adam gelir; fakat beklediğin o mühim netice bozulur.
- O saatte gelecek diye bekleyince sonra gelse de mutlu olmuyorsun.
- Güzel düşünmüyoruz, hüsnü zannımızı kaybetmeyelim.
Şu hâdisâtın sırrı şudur ki: Nasıl ki bir ekmeğin vücudu, tarla, harman, değirmen, fırına terettüp eder. Öyle de, tertib-i eşyada bir teennî-i hikmet vardır. Hırs sebebiyle, teennî ile hareket etmediği için, o tertipli eşyadaki mânevî basamakları müraat etmez; ya atlar, düşer veyahut bir basamağı noksan bırakır, maksada çıkamaz.
- Bir ağaç mevyeyi birkaç yılda veriyor ama sen bu sırada onun bakımlarını, sulamasını yapıyorsun.
- Kainatın bir kanunu var, herşeyin zamanı var, ona uymaz hemen istersen meyveyi alamazsın.
- Otobanda hız sınırı var, kanuna uyarsan ceza yemeden gidersin, hızlı gidersen ceza yersin.
- Hırs hem dünyanın hem ahiretini kaybettiriyor.
- Hırsla isteyince Allah ın yarattığına razı olmuyorsun, Allah da senden razı olmaz.